Sermayenin Güncel Halleri: Orta Vadeli Program
D. Emrah Zıraman
“Türkiye, emperyalizme bağımlı, orta düzeyde gelişmiş kapitalist bir ülkedir.” Programatik olan bu ifade Türkiye’nin kapitalist ilişkilerinin güncel analizlerinde gözden kaçırılmaması gereken iki ana noktaya aynı anda işaret eder. Birisini gözden kaçırmak diğerinin analizini her zaman ciddi biçimde eksik bırakacaktır.
Orta düzey gelişmiş kapitalist ülke olarak Türkiye yakın çeperine sermaye ihraç edebilen, Kafkasya’dan Balkanlar ve Kuzey Afrika’ya kadar daha geniş çeperde yatırımlar yaparak sadece kendi ülkesinde değil başka ülkelerde de artı-değer sömürü yapabilen bölgesel bir güçtür. Ancak diğer yandan Türkiye, emperyalizme bağımlı olarak öncelikle ülke içindeki iş bölümünü emperyalizmin işbölümüne tabi, “dış kaynak ihtiyacı yüksek, ithalata bağımlı, katma değer oranı düşük emek yoğun sektörlerde ucuz emek sömürüsüne dayalı bir ülkedir. Bu iki durum birbirini dışlatamadığı gibi Türkiye’de kapitalizmin güncelliği ele alınırken bu iki durumun bir arada ele alınması elzemdir.
Orta Vadeli Program (OVP) 2006’dan bu yana Türkiye’deki sermaye hareketlerine yön vermeyi amaçlayan, hükümetin merkezi bütçesine eş güdümlü biçimde hazırlanan, tabiri caizse sermayenin anayasası niteliğindeki bir belgedir. 2024-2026 OVP’sinde1 sermaye bir yandan mevcut hallerini derinleştirirken, diğer yandan da yeni olanaklara, alanlara doğru açılmaya çalışmaktadır. 2006’dan bu yana hemen her yıl yeniden revize edilerek neredeyse bir öncekini çöpe atan2 OVP’ler ilan edilmiş olsa da son birkaç yılın OVP’leri hem evrensel hem de yerel düzeyde gittikçe ağırlaşmaya başlayan kapitalist krizin basıncı altında hazırlanıyor.
Sermayenin Türkiye’de attığı her yeni adım mevcut sınıfsal çelişkileri yumuşatmak bir yana her gün daha derinleştirmektedir. Özellikle son 2024-2026 OVP’si sınıfsal çelişkileri derinleştiren, sermaye lehine açık bir saldırı programıdır.3 OVP’de sermaye neyi hangi düzeyde elde ediyorsa, edecekse başta işçi sınıfı olmak üzere emekçi halk ve ezilenler de aynı düzeyde kaybediyor, kaybedecek demektir.
Bu nedenle bu OVP’ye dair bir analizi tek başına ekonomik göstergeler ile sınırlı tutmak mümkün değildir. Son OVP ele alınırken sermayenin emekten doğaya kadar tüm saldırısının ana hatları, biçimleri gösterilmelidir. Aksi takdirde sınıf savaşının emek cephesinde, başta işçi sınıfı olmak üzere sermayenin saldırısı altında olan tüm kesimleri bu saldırıya karşı ayağa kaldıracak politikaları üretmenin de olanaklarına ket vurulmuş olunur.
2024-2026 OVP’si büyümeden istihdama, afet yönetiminden dijital dönüşüme kadar geniş bir alanı kapsamaktadır. Bu kadar geniş bir alanın her kalemine dair bir şeyler söylemek her şeyden önce bu yazının sınırlarını aşmaktadır. Bu nedenle yazıda OVP’nin ne olduğu, temel yapısı, OVP’ye bağlı olarak sermayenin güncel temel saldırı hedeflerinden başat olanlarına değinilecektir.4
1-Sermayenin OVP’si
OVP’nin Sahibi
Orta vadeli programı ve 12. Kalkınma Planı’nı geçen sene kamuoyuyla paylaşmıştık. Günü kurtarmanın değil, emanetini taşıdığımız 85 milyon vatandaşımızın istikbalini sağlam temeller üzerine yükseltmenin gayreti içindeyiz. Önceliğimiz olan enflasyonu düşürmeye yönelik kararlı adımlar atıyoruz. Nisan ayı enflasyon ve dış ticaret verileri orta vadeli program beklentilerimizle uyumludur. Enflasyonda yılın ikinci yarısından itibaren inşallah daha ümit verici rakamları göreceğiz. Hayat pahalılığı meselesini sorunu ötelemek yerine enflasyonu düşürüp, kalıcı refah artışı sağlayarak çözüme kavuşturacağız.5
Seçim sonuçlarının netleşmesinden sonra 31 Mart akşamı Erdoğan’ın balkon konuşmasının içeriği herkes tarafından merakla beklendi. Erdoğan yukarıdaki cümlelerin hemen öncesinde, Türkiye’de artık seçim sürecinin bittiğini işaret ederek “önümüzde 4 yıllık hazine değerinde bir süre olduğunu” ilan ediyordu. Bariz olan seçim yenilgisinin gölgesinde Erdoğan’ın nelerden bahsedeceği üç aşağı beş yukarı belli olsa da kimse “OVP’den ve 12. Kalkınma Planı’ndan” bahsetmesini beklemiyordu. Yenilgi akşamı Erdoğan OVP’den ve 12. Kalkınma Planı’ndan bahsettiğinde hitap ettiği kesim ne onun balkon konuşması için karşında toplanan “milleti”tiydi ne de “85 milyon” vatandaşı: Erdoğan sermaye sahiplerine hitap ediyordu.
31 Mart seçimlerinin öncesinde de sonrasında da OVP’yi ağzından hiç düşürmeyen bir kişi daha vardı: Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek. OVP’nin kamuya dönük yüzü olan Mehmet Şimşek, özellikle enflasyonun düşürülmesi üzerinden, halkı ikna etmeye çalışıyor gözükse de o da OVP’nin esas sahipleri olan sermayeye sesleniyor. Öyle ki Mehmet Şimşek bakan oluşunun birinci yılına istinaden kişisel sosyal medya hesabından hemen her gün grafiklerle bezenmiş “bakın nasıl da iyiye gidiyoruz” diye tweetler attı, atmaya da devam ediyor.6
OVP her ne kadar siyasi kurum olarak hükümetin ürettiği bir metin gibi gözükse de herbir kelimesi sermaye için, sermaye lehine bir aklın ürünüdür. Bu nedenle OVP’nin esas sahibi onun üretilmesinin biricik nedeni olan sermayedir.
Sermayenin Sahibi
Emperyalizme bağımlı olan Türkiye’nin özellikle kriz dönemlerinde ihtiyaç duyduğu sermayenin (sıcak paranın) kaynağı emperyalist sermayedir. Bu nedenle Erdoğan’ın da Şimşek’in de seslendiği sermaye tek başına yerel sermaye değil, onu kat be kat aşan emperyalist sermayedir.
Emperyalist sermaye tarafından onaylanan, aslında IMF’nin hükümet komiseri olan Mehmet Şimşek’in bakan olması ile birlikte hükümet yurt dışından sermaye çekmek için koşar adım harekete geçti. Temmuz 2023’te sermayenin basın organı Bloomberg’in Erdoğan’ın 25 milyar dolar yatırım çekmek için Körfez Turu’na çıktığını duyurması oldukça ses getirmişti.7
2003-2021 arasında ortalamada bile en fazla Türkiye’ye giriş oranı %7,1’in bile üzerine çıkamayan, 8 kendisi de emperyalist sermayeye göbekten bağlı Körfez sermayesinin Türkiye’deki kapitalist krizi giderecek türde ve çapta bir sermaye aktarımı olamayacağı Körfez sermayesi haberlerinin dumanı daha sönmeden ortaya çıktı.9
Bunun üzerine hükümet Türkiye’ye giren emperyalist sermayenin asıl kaynağına –yani ABD-AB sermayesine ve onun finansal kurumlarına DB ve IMF’ye- yönelerek sermayeye kendisini pazarlamaya çıktı. Elbette bu pazarlama süreci ile bir yandan Erdoğan’ın “faiz sebeptir enflasyon sonuç” saçmalıkları bir kenara bırakılırken esas olarak OVP yeniden güncellendi.
OVP’nin uygulanacağına dair temel adımların atılmaya başlanması, seçimlerin bitmesi ile ortaya çıkan siyasi istikrar görüntüsü hızlı biçimde Nisan ayında semeresini gösterdi. Mehmet Şimşek büyük bir coşku ile “Dünya Bankası’nın (DB) Orta Vadeli Program’ın açıklanmasının ardından Türkiye’ye aktardığı kaynak tutarını, devam eden 17 milyar dolarlık programa 18 milyar dolar daha ilave ederek 35 milyar dolara yükseltme kararı aldığını” açıkladı.10
Emperyalist sermaye ile girilen cilveleşme son aylarda belirgin biçimde hız kazandı.11 Nisan ayında DB eliyle kredi musluklarının açılması sonrasında Mayıs ayı başında emperyalist kredi kuruluşu S&P Türkiye’nin kredi notunu olumlu yönde değiştirirken,12 hükümet cephesi 30 Mayıs’taki Ekonomik Koordinasyon Kurulu toplantısı sonrasında “öncelik yapısal reformlar” diyerek emperyalist sermeyenin duymak istediği cevabı vermiş oldu: “Ekonomimizin yol haritası olan On İkinci Kalkınma Planı ve Orta Vadeli Program (OVP)’da belirlediğimiz eylemleri kararlılıkla uyguluyor ve olumlu sonuçlarını alıyoruz.”13
Mehmet Şimşek’in hükümetin kuruluşunun birinci yılı vesilesiyle OVP’nin uygulanmasına dair Mayıs sonundan itibaren neredeyse her gün X sosyal medya kişisel hesabından paylaştığı veriler Türkiye’nin emperyalizmle ilişkisini ve aynı zamanda krizi sürecindeki temel göstergeleri de sunmuş oluyor.14 Ancak Mehmet Şimşek, verilerle Türkiye’nin ekonomisindeki “olumlu hava”yı anlatırken, pazarcının müşterisine litresini 10 liraya sattığı yağın kilosuna 10 lira verdiğini söylemesi gibi, verileri işine gelen biçimde sunuyor.15
Türkiye’nin emperyalizme bağımlılığın göstergelerinden ikisine dair örnek yeterli olacaktır: Dış borç ve kabaca ithalat ve ihracat farkı olan cari açık. Mehmet Şimşek “Bankaların dış borç çevirme oranı yüzde 96’dan yüzde 153’e, reel sektörün yüzde 73’ten yüzde 118’e yükseldi.” derken Türkiye’nin dış borcunun Mart 2024’te brüt olarak 500 milyar dolara ulaştığını söylemiyor.16 Mehmet Şimşek dış borç çevirme bütçe açığının deprem “bankaların hariç milli gelire oranı 2023’te yüzde 1,6 gerçekleştiğini” söylerken Mayıs 2024’te –4 aylık- bütçe açığının 691 milyar TL olduğunu söylemiyor.17 Ya da emperyalizme bağımlılığın önemli göstergelerinden birisi olan cari açıkla ilgili olarak “yıllık cari açık 26 milyar dolar düştü” derken sadece Nisan ayında “ödemeler dengesi tanımlı dış ticaret açığının “cari açığın 7,6 milyar dolar olduğunu söylemiyor.18
2- OVP = Sermaye lehine emekten doğaya sömürü, talan, yıkım
Emeğin Sömürüsü: Yoksulluğun pahalılaşması
Türkiye’nin emperyalist iş bölümündeki rollerinin başında emek yoğun sektörlerde sermayeyi var etmek gelir. Ancak Türk tekelci burjuvazisinin rolü bununla da sınırlı kalmaz. Türkiye’de emeğin sömürüsünün en net göstergelerinin başında düşük ücret politikası vardır. Sermayenin düşük ücret politikasının başında da asgari ücret yer alır.
2024 yılında çalışanların %52’inin asgari ücret alması ile asgari ücret neredeyse “ortalama ücret” halini gelirken; özel sektörde çalışanların %70’i asgari ücretin %20’si üzerinde maaş alıyor. Kayıt dışı çalışanların %87’si asgari ücret dahi alamazken, kadınların %60’ı asgari ücretle çalışıyor. 2002’de asgari ücretten daha düşük ücret alanların oranı %18’ken 2022’de bu oran %33,8’e yükseliyor. 19
Sermayenin düşük ücret politikasının diğer bir göstergesi de gün be gün artan yoksulluk. Kemalettin Tuğcu’nun 60’lı yıllardaki acıklı hikayelerinde yoksulluk kelimenin tam anlamıyla hiçbir geliri olmayanların tasviriyken Türkiye’de 21. yüzyılın ilk çeyreğinde emeğin her koşulda satılmasına rağmen, Prof. Dr. Yalçın Karatepe’nin ifadesiyle yoksulluk “en pahalı şey” oldu: “Ocakta 17 bin iki lira yapılan asgari ücretin ilk 5 aylık enflasyon dikkate aldığımızda yüzde 22,5’lik bir satın alma kaybına uğradığı görülür. Buna haziran ayı enflasyonu da eklendiğinde yüzde 25 bir erime olacak, asgari ücretin dörtte biri oranında kayıp olacak.” 20
Açlık ve yoksulluk sınırı da yıllar içinde alt sınırdan daha alta doğru çekildi. Nisan 2024 verilerine göre 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı asgari ücretin 700 lira fazlası 17 bin 725 lira; yoksulluk sınırı ise 57 bin 736 lira olarak hesaplanıyor. 21 Zenginlik ve yoksulluk tarihin önceki çağlarında olduğu gibi bugün de doğal bir durum değildir. Zenginlik ancak ve ancak birilerinin yoksullaşması ile mümkün. Türkiye’de emeğin sömürüsü üzerine baskı öyle bir hale geldi ki dünyada 30 ülke arasında ultra zengin artış oranında %9 ile zirveyi kapmış durumdayız. 22
OVP’nin her bir yanı emek sömürüsünü içerirken ücret politikaları hakkında tek bir satır bulunmuyor. Bununla birlikte yoksulluk, özü hükümet için ulufe dağıtmak olan “sosyal yardım sistemi”ne içinde “bütünleşik”, “aile odaklı”, “fert başına asgari gelir”, “etkin kullanım” gibi liberal terimlerle süslenmiş birkaç satıra sıkıştırılmış. ( s.29)
Doğanın Talanı
2024-2026 OVP’sinde doğanın talanı belki de sermayenin meramını hiç sakınmadan açıkça ilan ettiği kısmı oluşturur: “Maden arama faaliyetleri mevzuatta kamu yararına faaliyet olarak tanımlanacak ve madenlerin işletilmesinin türlerine, niteliklerine ve sürdürülebilirlik ilkelerine göre detaylı olarak ele alındığı yatırım güvencesini artıracak yeni bir temel düzenleme hazırlanacaktır.” (s. 24, boldlar bana ait). Maden aramanın kendiliğinden “kamu faaliyeti” olarak tanımlanması, mevzuatın buna uygun yeniden düzenlenmesi, maden aramaya “yatırım güvencesi” verilmesi. Sermaye daha ne istesin?
Zaten fiili durum da devletin sermaye lehine doğanın talanına nasıl izin verdiğini göstermektedir. 2023 yazında Akbelen ormanlarında ortaya çıkan tablo gelecekte yaşanacakların bir girizgahı olarak hatırlanmalıdır. Dahası Mart 2022’de 64 ilde 344 maden sahası için ihale açılırken; 23 Nisan 2023’te 233 maden sahası; 24 depremin üzerinden daha 5 ay geçmişken 75’i deprem bölgesinde olmak üzere 478 maden sahasının ihaleye açılması 25 sermayenin doğaya karşı saldırısının genişliği ve derinliğini gösteriyor.
OVP’de “sürdürülebilir orman yönetimi çerçevesi” gibi süslü ifadelerle “…orman varlığı korunup genişletilerek yeni yutak alanların oluşturulmasına devam edilecek, elverişli arazilerde endüstriyel plantasyon faaliyetleri sürdürülecektir.” (s.33) denilerek bir yandan ormanlar hem endüstrinin doğal bir parçası haline getirilirken; diğer yandan ormanlar talana açılıyor. Aralık 2023’te 11 ilde 1 milyon 137 bin merte kare orman alanından çıkarılırken; 26 2024 yılının ilk 24 gününde cumhurbaşkanı kararları ile 6 bin metre kareden fazla alan orman vasfı dışına çıkarıldı. 27 Doğa sermayenin hammadde kaynağından üretim aracına kadar pek çok işlevini barındırdığı için OVP’de sermayenin doğaya karşı saldırı kapsamı da geniş tutulmuş.
OVP’de yer alan sermaye saldırıları yukarıdakilerle sınırlı değil elbette. Örneğin OVP’nin “iş ve yatırım ortamı” alt başlığına dair “politika ve tedbirler”in 15. maddesi endüstri bölgelerinden organize sanayi bölgelerine; hammaddeye erişimden limanlara kadar sermayenin önemli damarları tek bir cümlede birleştirilebilmiş. 28
Yazıda OVP’nin ana hatları başat örneklerle, göstergelerle sunulmaya çalışıldı. OVP hem sermaye hem de devlet için çok kritik konumdadır. Türkiye’deki kapitalist krizin çok yönlü ve derin oluşundan ötürü sermayenin saldırısı da çok katmanlı, yaygın ve derindir. 2024-2026 OVP’si önümüzdeki birkaç yıllık gibi kısa bir vadede Türkiye’nin kapitalist sınıfın sınıf savaşımında anayasası konumundadır. Egemen sınıflar sınıf savaşımının güncel hemen her hamlesini OVP’ye göre gerçekleştirecektir. Bu nedenle burjuvazinin bu kapsamlı saldırısına karşı çıkılmak isteniyorsa OVP bizlere aynı zamanda direniş hatlarının nereden örülebileceğinin önemli ipuçlarını sunmaktadır.
—-
1 2024-2026 OVP için bkz: https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2023/09/Orta-Vadeli-Program_2024-2026.pdf, Yazıda OVP’den yapılan alıntılarda sadece sayfa numarası verilecektir. Örneğin (s.18) gibi.
2 Çöpe atan denilebilir, çünkü OVP’ler için ortalama 2 yıllık bir süre belirlenmiş olsa da neredeyse ilk OVP’nin açıklandığı 2006’dan bu yana her yıl OVP yeniden hazırlanmaktadır. Böylece OVP’nin tarih aralığı her ne kadar 2 yıl olarak sabit tutulsa da her yıl yeni bir 2 yıllık OVP hazırlanmış durumda. 2006 yılında 2006-2008 OVP’si açıklandıktan bir yıl sonra 2007’de bu sefer 2007-2009; 2008’de de 2008-2010 OVP’si açıklanarak devam etmiş. Bu nedenle açıklanan bir OVP’e fiilen daha 1 yılını göremeden yeni yılda 2 yıllık yeni bir OVP ilan edilmiş. Bu durum özellikle sermayenin nasıl dinamik ve hızlı bir biçimde hareket ettiğinin bir göstergesidir. Ancak diğer yandan bu durum aynı zamanda kapitalist aklın bir o kadar da öngörüsüz olduğunu da göstermektedir. Ellerindeki tüm iktidar imkanlarına rağmen kapitalizm doğası gereği kendisine dair bir öngörüyü bile kısa vadede mümkün kılamıyor ki ideologları nasıl başarsın bunu?
Yıllar içinde yayınlanan OVP’ler için bkz: https://www.sbb.gov.tr/orta-vadeli-programlar/
3 Hükümet ülke içinde sınıfsal çelişkilerin geldiği noktaya karşılık olarak, dünya çapında savaş tamtamlarının giderek güçlenmesini fırsat bilerek Nisan ayında “Seferberlik ve Savaş Hali Yönetmeliği”nde radikal değişikliklere gitti. Seferberlik emri verme yetkisi tek bir kişiye, Cumhurbaşkanı’na bırakıldı. Bu radikal değişiklik ile güçlenerek artacak olan sermaye saldırısı arasında ilişki kurmamak için oldukça naif olmak gerekir.
4 Yazının bir diğer amacı da yakın dönemde giderek artacağı kesin olan sermaye saldırılarına karşı pozisyon alırken sermayenin ana kitapçığı olan 2024-2026 OVP’sinin nasıl okunması gerektiğini de okuyucuya yol göstermektir.
5 Erdoğan’ın 31 Mart yerel seçim akşamı konuşmasından https://www.gazeteduvar.com.tr/erdogan-turkiyenin-onunde-4-yillik-hazine-degerinde-secimsiz-bir-sure-var-haber-1688719
6 Ancak Şimşek’in “3-4 yıl daha dişimizi sıkalım” diyerek müjdeler savurduğu günlerde çatlak ses kendi partisinden geldi. AKP’nin parti içi muhalefetin (!) sözcülerinden olan Şamil Tayyar anket verilerini paylaşarak halkın %65,3 için en önemli mesele hayat pahalılığı olduğunu söylerken özellikle ekliyor: “”Umutlar Şimşek bakanın performansına bağlanmış vaziyette. Mevzu çok derin, vakit kıymetli, sandık çok uzak değil” https://www.gazeteduvar.com.tr/samil-tayyar-anket-sonuclarini-paylasti-sandik-uzak-degil-haber-1696109
7 İlginç olan tek başına Blomberg’in bu haberi değil. 5 Temmuz 2023’te bu haberi yapan Bloomberg bu haberin öncesinde 3 Mart 2023’te ve sonrasında 19 Temmuz 2023’te bu sefer 25 milyar dolarlık yatırımın “sadece Birleşik Arap Emirlikleri’nden” (BAE) olacağına dair haberler yaptı. Ortada sabit olarak 25 milyar dolar gibi bir meblağ dolanmasına rağmen bu sermayenin sahibinin kim olduğu esasen belirsiz. Bu durum Türk tekelci burjuvazisinin sermaye ihtiyacının yakıcılığının bir göstergesi olarak okunabilir. Öyle ki sermayenin önemli bir basın organı bile aylar içinde kendi haberlerindeki bilgilerin gerçekliğini sorgulatacak biçimde “yabancı yatırım ha geldi ha gelecek, eli kulağında” babında haberler üretmekten çekinmemiş.
8 TC Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi, https://www.invest.gov.tr/tr/whyturkey/sayfalar/fdi-in-turkey.aspx
9 Erdoğan’ın Körfez Seferi’ne çıkmasından önce, 7 Temmuz 20023’te Deutsche Welle Türkiye’deki tanınan iktisatçılarla yaptığı görüşmeleri yayınladı. DW’nin görüştüğü akademisyenlerin tamamı aynı fikirdeydi: “…Körfez sermayesi fiili ve potansiyel olarak Türkiye’nin dış kaynak ihtiyacına çözüm değil.” https://www.dw.com/tr/korfez-sermayesi-dis-kaynak-ihtiyacina-cozum-olabilir-mi/a-66250981
10 Euro News, Dünya Bankası, Türkiye’ye ilave 18 milyar dolar finansman sağlayacak
11 Ki Putin bile bu konuda “Türkiye’de hükümetin ekonomik bloğu son zamanlarda kredi almaya, yatırım yapmaya, Batılı finans kuruluşlarından hibe almaya ağırlık veriyor” derken bizim ülkenin liberallerinden bile daha açık bir kafaya sahip. Putin bu tespitiyle yetinmiyor. “Batı” ile Türkiye’nin sıkı ilişkiler kullanmasını “anlarken” bir emperyalist olarak parmak sallamayı da ihmal etmiyor: “[Türkiye’nin ABD-AB emperyalizmi ile] ilişkisi muhtemelen kötü bir şey değil ama eğer Rusya ile ticari ve ekonomik ilişkilerin kısıtlanmasıyla bağlantılı olursa, o zaman Türk ekonomisinin kazancından çok kaybı olur. Bana göre böyle bir tehdit var”
12 S&P Türkiye’nin kredi notunu yükseltti, https://www.bloomberght.com/s-p-turkiyenin-kredi-notunu-yukseltti-2352179
13 “Ekonomi Koordinasyon Kurulu: Yapısal reformlar ana gündemimiz”, https://www.gazeteduvar.com.tr/ekonomi-koordinasyon-kurulu-yapisal-reformlar-ana-gundemimiz-haber-1694390
14 Mehmet Şimşek’in ilk yılın muhasebesi tweet için bkz: muhttps://x.com/memetsimsek/status/1798300560187122079
15 1 kilo yağ yaklaşık 1,14 litredir. Pazarcı yağın 1 kilosuna 10 lira verip 1 litresini 10 liraya sattığından ucuza aldığını pahalıya satmış olur.
16 “Türkiye’nin brüt dış borcu 500 milyar dolar”, https://www.ntv.com.tr/ntvpara/turkiyenin-brut-dis-borcu-500-milyar-dolar,J6bFLLt3okKcCpV4jO-n4w
17 Dört ayda bütçe açığı 691 milyar TL oldu”, https://www.bloomberght.com/nisan-ayi-butce-acigi-belli-oldu-2352887
18 Merkez Bankası Ödemeler Dengesi İstatistikleri, https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/tr/tcmb+tr/main+menu/istatistikler/odemeler+dengesi+ve+ilgili+istatistikler/odemeler+dengesi+istatistikleri
19 DİSK, Asgari Ücret Raporu 2024, https://arastirma.disk.org.tr/wp-content/uploads/2023/12/ASGARI-UCRET-2024-RAPOR.pdf
20 “Yalçın Karatepe: Türkiye’de en pahalı şey yoksulluk”, https://www.gazeteduvar.com.tr/yalcin-karatepe-turkiyede-en-pahali-sey-yoksulluk-makale-1697501
21 Türk-İş Nisan 2024 açlık ve yoksulluk sınırı , https://www.turkis.org.tr/turk-is-nisan-2024-aclik-ve-yoksulluk-siniri/
22 Gülfer Akkaya, Türkiye’de ultra zengin ve ultra yoksul sayısı artıyor, https://sendika.org/2024/06/turkiyede-ultra-zengin-ve-ultra-yoksul-sayisi-artiyor-gulfer-akkaya-kadin-isci-706876
23 “61 ilde 344 maden sahası için ihale açıldı – Sahaların 8 bin hektarı ormanlık alanda”, medyasope., https://medyascope.tv/2022/03/28/61-ilde-344-maden-sahasi-icin-ihale-acildi-sahalarin-8-bin-metrekaresi-ormanlik-alanda/
24 Resmi Gazete, https://www.resmigazete.gov.tr/ilanlar/eskiilanlar/2023/04/20230417-3-3.pdf
25 “Bakanlık 75’i deprem bölgesinde 478 adet maden sahasını ihaleye açtı: Ormanlık alanlar tehdit altında, sendika.org, https://sendika.org/2023/06/bakanlik-75i-deprem-bolgesinde-478-adet-maden-sahasini-ihaleye-acti-ormanlik-alanlar-tehdit-altinda-686278
26 “Orman talanı tam gaz… ”, https://kuzeyormanlariarastirma.org/orman-talani-tam-gaz-11-ilde-1-milyon-137-bin-m2-orman-orman-disina-cikarildi/
27 “2024’ün ilk 24 gününde…” https://m.t24.com.tr/haber/2024-un-ilk-24-gununde-6-bin-metrekareden-fazla-alan-orman-sinirlari-disina-cikarildi,1149954
28 “Endüstri bölgeleri, organize sanayi bölgeleri, küçük sanayi siteleri ve özel yatırım yerlerinin, hammaddeye erişim, lojistik, enerji, demiryolu, liman bağlantısı ve çevre boyutu açısından tedarik zincirine uygun ve sürdürülebilir şekilde oluşturulması amacıyla alternatif yöntemler geliştirilecektir.” (s.36)