Şantiyelerde Karadenizli İnşaat İşçileri

78

Yunus Özgür

Mesai bitimi kaçak olarak girdiğimiz şantiyede işçi koğuşunda üyelerimizle çaylarımızı yudumlayarak sohbet ediyoruz. Henüz 18 yaşını yeni doldurmuş Amed’li genç bir inşaat işçisi, anlatacaklarının inandırıcılığını arttırmak istercesine gözlerini büyütüp ses tonunu yükselterek anlatmaya başlıyor: 

“Abi adamlar insan değiller, bir insanın dayanamayacağı kadar çok çalışıyorlar. Sabahın 4’ünde kalkıp işe başlıyorlar ve gecenin geç saatlerine kadar habire çalışıyorlar. Biz öğlen yemeğine giderken onlar çalışıyor, biz yemekten dönerken onlar yine çalışıyor. Şantiyede yağmur ve kardan kaynaklı yönetim çalışmayı durdurmasına rağmen adamlar durmuyorlar. Biz fellik fellik gölge yer ararken adamlar kavurucu güneşin altında hiç durmadan canhıraş çalışıyorlar.”

18 yaşını doldurur doldurmaz ayağının tozuyla büyük şehirlere gelerek şantiyelerde gurbetçi işçi olarak çalışmaya başlayan Amed’li inşaat işçisinin bahsettiği “adamlar” şantiyelerde daha çok kalıp işlerinde ve demirci olarak çalışan Karadenizli inşaat işçileri. 

Karadeniz bölgesinden büyük şehirlere gurbetçi işçi olarak gelen inşaat işçilerinin ana gövdesi şantiyelerde kalıpçı ve demirci olarak çalışırlar. Karadenizli inşaat işçilerinin azımsanmayacak kısmı aileleriyle birlikte göç ederler büyük şehirlere. Büyük çoğunluğu ya akrabadır ya da yakın köylülerdir. 40-50 kişilik gruplar halinde götürü çalışırlar. Götürü demek, tekstildeki parça başı iş gibidir. Örneğin bir katın kalıbı veya demir işi için taşeronla anlaşılır, o işi ister bir günde bitir ister 20 günde bitir aynı parayı alırsın. Bu yüzden Karadenizli inşaat işçileri görünürde oldukça yüksek kazanca sahiptirler. Yaptıkları işin ağırlığı ve insanüstü çabayla aralıksız çalışmalarının yarattığı yıpranma Karadenizli inşaat işçilerinin gözüne görülmez pek. Çünkü onlar Türkiye’deki işçilerin ortalama kazançlarının oldukça üzerinde kazanç sağlarlar. 

Karadenizli kalıpçı ve demirci inşaat işçileri genellikle sabahın 4’ünde 5’inde kalkar ve işbaşı yaparlar. Onları çoğu zaman gecenin oldukça geç vakitlerinde de çalışırken görürsünüz projektörlerle aydınlatılan şantiyede. Yapılan iş götürü usulü olduğu için kendilerinin işiymiş gibi durmaksızın çalışırlar. Yağmur, çamur, kar veya kızgın güneş neredeyse umurlarında bile değildir. Şantiyedeki diğer işçilerle aralarındaki fark inşaat işçilerini hiç tanımayan insan gözüyle bile fark edilir. Üstleri başları daha çok paslı ve yırtıktır; daha da önemlisi kalıpçı ve demirciler daha hızlı yaşlanırlar, var olan yaşlarının üstünde gösterir yıpranmış vücutları. Öyle ki şantiyede çalışan elektrikçi, tavacı, boyacı vb.konumundaki inşaat işçileri bile şaşkınlıkla bakar onlara, “bunlar insan üstü çalışıyorlar, nasıl dayandıklarına bizde şaşıyoruz” şeklinde değerlendirmeleri çok sık duyarız.

Kalıp ve demir işleri inşaat sürecinin temel kazılmasının ardından gelen ikinci adımı  olduğu için tekil örnekler dışında onların ödemelerinde neredeyse hiç sorun yaşanmaz. Şantiyelerde ücret sorunu daha çok inşaat ilerledikçe, ince iş denilen elektrik, tava, boya, parke, fayans, mutfak vb. gibi işlerde yaşanır. Hem yüksek paralar kazanmaları hem de ödemelerde sorun çıkmaması nedeniyle Karadenizli inşaat işçilerinin sendikaya tabiri caizse pek işi düşmez. İnşaat işçilerinin çok sık yaşadıkları kalitesiz yemekler, yatakhanelerin sağlıksız olması, tatil günlerinde ödenmesi gereken fazla mesailerin gasp edilmesi gibi sorunlar dayanılmaz bir hal almadıkça sorun olarak görülmez Karadenizli inşaat işçileri tarafından. 

Ödemelerinin yapılmaması ya da geciktirilmesi durumunda Karadenizli inşaat işçileri sorunu kendi yöntemleriyle çözme yoluna giderler. Bu konuda iki yöntem uygularlar: Birincisi, işi durdururlar. Şantiyede kalıp veya demir işi durduğunda tüm işler durur. Bu yöntemi pratik deneyimlerinden öğrenen Karadenizli inşaat işçileri sorun yaşadıklarında ilk olarak bu yöntemi uygularlar. İkinci yöntemleri ise daha çok işlerin çıkışsız bir hal alması ya da taşeronların tehditvari söylemleriyle karşılaştıkları durumlarda devreye girer: Çaktıkları kalıpları ve demirleri sökerler, buna şantiyeyi yerle bir etmek desek yeridir. 

Karadenizli inşaat işçilerinin yaş ortalaması diğer inşaat işçilerinin yaş ortalamasına kıyasla daha yüksektir. Ortalama yaş aralığı 40 ila 55 arasındadır. Neredeyse tamamı evli ve çoluk çocuk babasıdır.

Karadenizli inşaat işçilerinin bölgesel özelliği şantiyelerde de kendisini hissettirir. Tez canlıdırlar, aniden öfkelenmeleri işten bile değildir. Bu tez canlılıkları ve hızlı öfkelenmeleri taşeronlar tarafından da bilindiği için onların bam tellerine dokunacak uygulamalarda bulunmamaya özen gösterirler. Hızlı öfkelenmeleri ve tezcanlılıkları yanına birbirlerine bağlı, birine yapılan haksızlığı tüm ekibe yapılmış sayan en az 40-50 kişilik bir ekibi göz önüne getirecek olursak şantiyelerde oldukça korkutucu bir güçtür Karadenizli inşaat işçileri.

Diğer taraftan, Karadeniz bölgesinin geçmişten beri devletle olan sıkı bağları da kendisini hissettirir Karadenizli inşaat işçilerinin tutumlarında. Neredeyse tamamı AKP veya MHP’ye oy verirler. Haksızlığa uğradıklarında ister kendiliğinden patlamalarında ister sendikanın öncülüğünde bu öz güven bir anda açığa çıkar. Devlet terörüyle hemen hiç karşılaşmadıkları hatta devletin kendilerini korumakla görevli olduğunu sandıkları için eylemlerde daha gözü kara davranırlar. Çünkü haksızlığa uğramışlardır, patron haklarını gasp etmiştir ve onlar da haklı olarak tepki göstermektedir. Eyleme gelen kolluk güçleri de esas olarak onları korumak ve düzeni sağlamak için gelmektedir. Fakat polisin ilk keyfi tutumu veya müdahalesiyle karşılaşınca durumun böyle olmadığını onlar da anlar. Tabii bu uyanış kökten bir kopuş anlamına gelmez, tepki duydukları tutumlar kötü polislerin veya komiserlerin keyfiliğine yorulur. 

Kürt ve Karadenizli inşaat işçilerinin metropollerdeki şantiyelerde birlikte çalışmaları ciddi provokasyonlar yaşanmadığı sürece sorun olmaz. En fazla ortak kullanılan tuvaletlerin kapı arkalarına yazılan ırkçı söylemlere rastlanılır.

Sektörde bu özellikleriyle tanıdığımız Karadenizli inşaat işçileriyle sendika olarak ilk kez 2016 yılında Emaar şantiyesinde yan yana geldik. Dediğim gibi, şantiyelerde kilit bir konumda oldukları için fazla sorun yaşamadıklarından o güne kadar sendikaya mesafeliydiler. Kapımızı çalanlar 50 kişilik Karadenizli demirci grubuydu. Ekip 2 aydır ücretlerini alamıyordu. 3-4 gün iş durdurmalarına rağmen sonuç alamayınca sendikaya başvurmaya karar vermişler. Sendikamızı Emaar şantiyesinde yürüttüğü faaliyet ve örgütlediği eylemlerden tanıyorlarmış. Sol görüşlü bir sendika olduğumuzu bilmelerine rağmen “Bu işi çözse çözse bunlar çözer” diyerek kararlarını vermişler. Emaar şantiye yönetimiyle yaptığımız görüşmelerden sonuç çıkmayınca eylem kararı alarak harekete geçtik. Eylem yaklaşık altı gün sürdü ve kazanımla sonuçlandı. 

Altı günlük kısa eylem sürecinde tamamı AKP ve MHP’ye oy veren inşaat işçileriyle samimi bir bağ gelişti aramızda. Bu samimiyet kuşkusuz onlara açık davranmamız ve ikna ediciliğimiz yanında hiçbir çıkar gözetmeden onların deyimiyle çocuklarının rızkı için mücadele etmemizin sonucuydu.  

Bizim öncülüğümüzde eylem yapan bu 50 Karadenizli işçi, 15 Temmuz olaylarında tankların üzerine çıkmış, işi gücü bırakıp iki ay boyunca Recep Tayyip Erdoğan’ın Kısıklı’daki evinin önünde gece-gündüz nöbet tutmuştu. O güne kadar devrimcileri, solcuları, komünistleri yok edilmesi gereken vatan hainleri olarak gördüklerini anlatan bu ekiple altı gün süren eylemin ardından da ilişkilerimiz devam etti. Farklı şantiyelerde sorun yaşadıklarında sendikalarını aramanın yanında kızlarının-oğullarının düğünlerinde bizleri de aralarında görmek istemeleri bizler için çok anlamlı ve değerli. Eylem sırasında da, “Bize solcular hep kötü anlatıldı, vatan haini olarak anlatıldı, bunun böyle olmadığını şu üç beş gün içerisinde öğrendik” demeleri önemliydi.

Irkçı faşist ideolojinin ve  gericiliğin ciddi etkisi altında olan ve bunun kuşaktan kuşağa aktarıldığı Karadenizli inşaat işçilerini 3-5 günlük eylemliliklerle tümden değiştirmeyi düşünmek hayalden başka bir şey değil kuşkusuz. Bu değişim, ancak süreklileşmiş bir ilişki ağının yaratılmasıyla  zaman içerisinde oluşabilecek bir süreç olarak düşünülmeli. Kendi adımıza, Emaar şantiyesinde altı günlük eylemle 50 Karadenizli inşaat işçisini belki kökten değiştiremedik fakat değişim ve dönüşümün en azından ilk tohumlarını serptik diye düşünüyoruz. En azından bu işçiler artık solcuların vatan haini olmadığını, yok edilmesi gereken mahlukatlar olmadığını, dahası işçilerin gerçek dostları olduklarını pratikte görüp öğrendiler. Bunun arkasını getirip kökleştirmek, daha geniş işçi ve emekçilere yayarak büyütmek tümüyle bizlere, sınıfa öncülük iddiasına sahip olanların çaba ve ısrarına bağlı.