Lenin’in Elektrifikasyon Vizyonunun Mirası ve Yapay Zeka

199

Selçuk Ulu

Lenin’in “Komünizm Sovyet iktidarı artı tüm ülkenin elektrifikasyonudur” sözü, devrimle birlikte Sovyet iktisadi hamlesinin merkezinde yer alan elektrifikasyon kavramlaştırmasının tarihsel rolüne işaret eder. Bu kavram sadece Sovyetlerin en ücra bölgelerinde bile sanayileşmenin koşullarını yaratabilmek için enerji üretiminin gerekliliğine dikkat çekmekle kalmaz; aynı zamanda Sovyet iktisadının ve sosyal yaşamın gelişiminin önünün açılmasında da önemli bir yer tutar. Elektrifikasyon bu çok yönlü gelişme hamlesinin ilk simgelerinden birisini oluştururken, başlangıçta sosyalist üretim tarzının da temel taşı olarak kabul edilir. Bu 21. yüzyılda sosyalizmin güçlü zeminini anlamak ve vurgulamak için önemli bir tarihsel bağlam sunar.

Elektrifikasyonun Tarihsel Kökenleri ve Lenin’in Vizyonu

1914’te başlayan ilk Emperyalist Paylaşım Savaşı sırasında Rusya, sanayisi durma noktasına gelen ve enerji sıkıntısı çeken bir ülke haline gelmişti. Devrimle birlikte Lenin bu enkazı ayağa kaldırmak ve Sovyet sanayisinin elektrifikasyonunu sağlamak adına Volkhov nehri üzerinde bir hidroelektrik santrali inşa etme projesine büyük önem verdi. 1918’de başlatılan bu proje başlangıçta maddi sıkıntılar ve karşı-devrimci sabotajlar nedeniyle birçok zorlukla karşılaşsa da Lenin’in kararlılığı ve işçi sınıfının örgütlü emeği sayesinde başarıyla tamamlandı.

Volkhovstroy Hidroelektrik Santrali’nin inşası, Sovyetler Birliği’nin ekonomik ve teknik kalkınma hamlesinin sembolik bir başlangıcı oldu. Lenin’in elektrifikasyon politikası sadece sanayi ve tarımda verimliliği artırmayı hedeflemekle kalmadı aynı zamanda sosyalist toplumun inşasında bilimin ve teknolojinin rolünü de ortaya koydu. Elektrifikasyon Lenin için sadece ekonomik bir araç değil, aynı zamanda sosyalist üretim tarzının ve toplumsal ilerlemenin simgesi olarak da önemliydi.

Marx ve Lenin: Üretim Tarzlarının Simgeleri

Karl Marx el çıkrığını feodal üretim tarzının, buhar enerjisini ise kapitalist üretim tarzının simgesi olarak görmüştü. Lenin ise sosyalist üretim tarzının elektrifikasyon ile simgelendiğini düşünüyordu. Bu sadece simgesel bir tercih değildi; elektrifikasyon Sovyet iktisadının modernleşme ve kalkınma yolunda atması gereken en temel adım olarak kabul edilmekteydi. Lenin, Şubat 1920’de Tüm Rusya Sovyetleri Merkez Yürütme Komitesi’nin kabul ettiği kararla elektrifikasyonun ulusal ekonomi için bir devlet planı hazırlama ve bu planı aşama aşama gerçekleştirme olanağı sunduğunu vurgulamıştı.

2-7 Şubat 1920’deki Merkez Yürütme Komitesi’nde alınan karar ile Gleb Krzhizhanovsky’nin başkanlığında Rusya’nın Elektrifikasyonu için Devlet Komisyonu (GOELRO) kuruldu. Krzhizhanovsky tarafından kaleme alınan broşürde “Buhar çağı burjuvazinin çağıdır, elektrik çağı sosyalizm çağıdır” saptaması yapılıyordu. 

Bu saptamanın haklılığına vurgu yapan Lenin, GOELRO’nun kuruluşuna karar verilen bu toplantıya sunduğu raporda şöyle diyordu:

“Sanayinin modern ve ileri teknoloji üzerinde örgütlenmesinin ve kent ile kırsal arasında bağlantı sağlayacak olan elektriğin yaygınlaştırılmasının kent ile kırsal arasındaki ayrımı ortadan kaldıracağını, kırsaldaki kültür düzeyini yükseltmeye olanak sağlayacağını ve ülkenin en ücra köşelerinde bile geri kalmışlığı, cehaleti, yoksulluğu, hastalığı ve barbarlığı yok edeceğini köylülere göstermeliyiz.”*

Onaylanan elektrifikasyon planı kağıt üzerinde bir plan olarak kalmadı hemen uygulandı.

Bir yıl sonra Lenin, elektrifikasyonun sanayileşmenin temel hedefi olduğunu ve kapitalist boyunduruktan kurtulmanın en önemli koşulu olarak gördüğünü belirtti. Proletaryanın devlet iktidarını ele geçirmesinin ardından, ürünlerin miktarını artırmak ve toplumun üretken güçlerini olağanüstü yükseltmek en temel görevlerden biriydi. Bu nedenle büyük sanayinin kalkındırılması ve elektrifikasyon, sosyalizmin zafer kazanmasının olmazsa olmaz koşulları olarak kabul edildi.

Sınıf Mücadelesi ve Yapay Zeka

Yapay zeka teknolojisinin etkilerini tartışırken üretimin dünya çapında kazandığı toplumsal karakteriyle, bilimi ve teknolojiyi de kendi sınıfsal çıkarları doğrultusunda kullanma olanağını kazandıran üretim araçlarının özel mülkiyeti arasındaki çelişkiyi akılda bulundurmalıyız. Kapitalizmin bu temel çelişkisi bizzat üretici güçlerin gelişimi önünde devasa bir engel konumundadır. Bu çelişkiyi aynı zamanda kapitalizmin sonunu hazırlayan temel bir basamak olarak ele aldığımızda Marx’ın o ünlü, “Üretim araçlarının merkezileşmesi ve emeğin toplumsallaşması, sonunda bunların kapitalist kabuklarıyla uyuşamadıkları bir noktaya ulaşır. Kabuk parçalanır. Kapitalist özel mülkiyetin saati çalmıştır. Mülksüzleştirenler mülksüzleştirilir.”** saptamasını hatırlamalıyız.

Söz konusu çelişkiyi toplumsal gelişmenin önünde en büyük engel haline gelen özel mülkiyet barikatını kaldırarak bizzat proletarya çözecektir. Proletaryanın iktidarı ele geçirip özel mülkiyeti ortadan kaldırması üretici güçlerde büyük bir sıçrama yaratacaktır. Bu adım, dünya üzerindeki herkesin ihtiyaçlarının karşılandığı ve bolluk içinde yaşadığı bir komünist toplumun inşasının önünü açacaktır.

Fakat bu çelişki, proletarya öncülüğünde güçlü bir toplumsal örgütlenme yaratılamadığı durumda burjuvazinin elinde -özellikle de yeni bir üretim örgütlenmesi, buna bağlı ve buna uygun olarak şekillenecek yeni bir toplumsal ilişkiler sistemi-hegemonya sistemi kurma arayışında olduğu bir kesitte- hangi tehlikeli sonuçlara gebe olduğunu ortaya koyar.

Emperyalist rekabete dayalı gelişen yapay zeka destekli teknolojiler, kapitalizmde iş güvencesizliği, sömürü ve sermayenin çok yönlü denetim iştahını artırarak sınıfsal çelişkileri ve toplumsal eşitsizlikleri daha fazla derinleştiren bir rol oynuyor. Dijital platformlar, bulut teknolojisi ve büyük veri gibi teknik gelişmelerle büyüyen tekelci gözetim kapitalizmi bu süreci daha da katmerlendiriyor.

Kişisel verilerin kapsamlı bir şekilde analiz edilmesi -kişisel veriler işlenerek alınıp satılacak bir meta haline geldiğinden beri dünyadaki en değerli kaynaklardan biri konumundadır- ve kalıpların incelenmesi, bir baskı aracı olarak devlet aygıtının kontrol gücünü artırıyor. Teknoloji tekellerinin gözetiminin yansıması olarak genişleyip derinleşen devlet gözetimi o çok kutsadıkları “bireysel özgürlükleri” de tepe taklak ediyor.

YZ’nin neden olduğu ekonomik ve toplumsal dönüşümler, sınıf mücadelesinin yeni dinamikler kazanmasına yol açarken emek ve sermaye arasındaki güç dengesi yeniden şekillenmektedir.

Sınıf mücadelesi, sadece iş gücü cephesinde değil aynı zamanda demokratik ve toplumsal haklar alanlarında da kendini göstermektedir. İşçi sınıfı, çalışma saatleri, iş güvenliği, yaşanabilir ücretler ve sosyal haklar için mücadele ederken burjuvazi teknolojik ilerlemeyi kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmeye çalışmaktadır. Bu çatışma, YZ’nin etik kullanımı ve düzenlenmesi tartışmalarında da ortaya çıkıyor.

Tarih boyunca teknolojik ilerleme, toplumları dönüştürmüş ve bu dönüşümler zaman zaman büyük direnişlerle karşılaşmıştır. 19. yüzyılın başlarında İngiltere’de ortaya çıkan Ludistler, tekstil endüstrisindeki makinelerin işçilerin işlerini tehdit ettiğini düşündükleri için bu makineleri kırarak protesto ettiler. Bugün benzer bir kaygı dalgası yapay zeka ve otomasyon teknolojilerine yönelik eleştirilerde kendini göstermektedir. Ancak Ludistler ile yapay zeka karşıtları arasındaki benzerliklere dikkat çekerken, teknolojik ilerlemenin tüm tehlikelerine rağmen karşısında olmamak gerektiğinin önemini vurgulamak şarttır.

Yapay zeka ve otomasyon konusunu, emekçilerin işlerini kaybetmeleri riskini de artmış olarak beraberinde getiren koşullarda konuşmak durumunda kalmamız bile başlı başına bir sorun. Bu sorunun kaynağını ise her şeye kâr odağından bakan özel mülkiyet sistemi olarak kapitalizm oluşturuyor. Üretim araçlarının toplumsallaştırıldığı sosyalist bir ekonomik sistem altında birçok işi otomatikleştirmek iyi bir şey olacak. İnsanlar iş yükünden kurtulup kendisini çok yönlü olarak geliştirme, gerçekleştirme olanağına kavuşacak.  

Fakat işçi sınıfı mücadelesi adına yapay zeka destekli teknolojik yeniliklerden faydalanmayı devrim sonrasına erteleyen yaklaşımlardan uzak durmak gerekir. Teknoloji fetişizmi kadar teknoloji düşmanlığına da savrulmamaya dikkat ederek yapay zeka destekli teknolojilerin işsizler ordusunu genişletecek sonuçlarını frenlemeye dönük talepler doğrultusunda mücadeleyi büyütmeye girişmeliyiz. Bu taleplerin başına da işten atmaların yasaklanıp iş saatleri düşürülerek işçi istihdamına alan açılmasını yazmalıyız. ‘4 saatlik iş günü, 8 saatlik ücret’ talebi bunun manivelası haline getirilebilir. Öncü, devrimci işçi sendikaları sorunu gündemine alarak bu alanda politika üretmeye, taktikler geliştirmeye yoğunlaşmalıdır. 

Yolun başında sağlanan tarihsel kazanımlar

YZ’nin işçilerin yerini almakla tehdit edildiği bazı sektörlerde mücadeleci sendikalar patronların YZ teknolojisini fütursuzca kullanmasını frenleyen adımlar atabiliyor. 2023’ün sonlarında Mutfak İşçileri Sendikası tarafından temsil edilen Las Vegas’taki Otel ve Casino çalışanları, işçinin rolü “teknoloji veya YZ nedeniyle” ortadan kaldırılırsa işçinin çalıştığı her yıl için 2.000 dolarlık ek bir kıdem tazminatı paketi içeren yeni bir sözleşme imzaladı. 

Yapay zeka, 2023’teki en büyük ve en çok ses getiren grevlerden ikisinde işçiler için tartışmalı bir konu oldu. Screen Actors Guild-Amerikan Televizyon ve Radyo Sanatçıları Federasyonu (SAG-AFTRA) üyesi sanatçıların ve Amerika Yazarlar Birliği (WGA) üyesi yazarların grevi. Her iki sendika da yapay zekanın işçiler için oluşturduğu riskleri ele almak için Sinema ve Televizyon Yapımcıları İttifakı (AMPTP) ile sözleşme kararlarını grev ve eylemlerin gücüyle müzakere edip işçilerin haklarının korunması sağlandı. Her iki anlaşma da YZ teknolojisinin işçilere zarar vermeden nasıl kullanılabileceğine dair düzenlemeler ve güvenceler getirdi.***

YZ teknolojilerinin toplumsal etkileri sınıf mücadelesi bağlamında ele alındığında, insanlık için önemli fırsatlar kadar büyük tehditler de içermektedir. Dolayısıyla YZ’nin geleceği sadece teknolojik yeniliklerle değil, aynı zamanda sınıfsal ve politik mücadelelerle belirlenecektir.

Bugünden Başlayarak Yapay Zekanın Kullanımı

Yapay zeka teknolojisinin sunduğu olanaklar, bugünden başlayarak kapitalizm teşhiri ve sosyalizm propagandası alanında önemli fırsatlar sunmaktadır. Bu teknolojileri kullanarak kitlelere ulaşmak ve sınıfsal bilinci artırmak için etkili yöntemler geliştirebiliriz. Üzerine düşünüp çeşitlendirip en önemlisi de pratikleştirebileceğimiz noktaların bazıları şunlar olabilir:

  • Kapitalizmin Teşhiri ve Sosyalizm Propagandası: YZ destekli veri analizi ve sosyal medya algoritmaları kullanılarak kapitalizmin çelişkilerini ve sömürüsünü açığa çıkaran içerikler geniş kitlelere ulaşabilir. YZ destekli video-görsel içerik üretimi ve hedefli kampanyalar ile sosyalist düşünce ve politika önerileri daha geniş bir kitleye tanıtılabilir. YZ açık alan faaliyetleri ve örgütlenme süreçlerinde etkinlik planlama ve gerçekleştirme gibi alanlarda önemli avantajlar sağlar.
  • Kitle Seferberliği: YZ destekli iletişim platformları kitle seferberliğini hızlandırabilir ve koordinasyonunu artırabilir. Protesto ve grev gibi kitlesel eylemlerin organizasyonunda açık kaynak tabanlı YZ araçları sistemler kullanılarak katılım ve lojistik süreçler daha etkin bir şekilde yönetilebilir.
  • Eğitim ve Bilinçlendirme: YZ destekli eğitim platformları ile işçi sınıfının bilinçlenmesi ve eğitimi sağlanabilir. Bu platformlar, interaktif eğitim materyalleri ve kişiselleştirilmiş öğrenme deneyimleri sunarak sınıfsal bilincin artırılmasına katkıda bulunabilir.

YZ teknolojilerinin sunduğu bu olanaklar, kapitalizmle mücadelede ve sosyalizmin inşasında kritik bir rol oynayabilir. Ancak bu teknolojilerin proletaryanın çıkarları doğrultusunda etkin ve başarılı kullanımı olmaz ise olmazdır.

Yapay Zeka ve 21. Yüzyılda Sosyalizmin Geleceği

Yapay zeka alanındaki hızlı ve sıçramalı gelişmeler, insan-makine, insan-yaşam ve insan-doğa arasındaki ilişkilerde köklü değişimlere yol açmaktadır. Bu değişim, sadece teknolojik yeniliklerle sınırlı kalmayıp toplumsal yapıları, ekonomik dinamikleri ve politik güç dengelerini de derinden etkilemektedir. 

Özel mülkiyetin ortadan kaldırıldığı sosyalist bir toplumda, üretim araçları kolektif mülkiyete ait olur ve üretimin temel amacı toplumsal ihtiyaçların karşılanmasıdır. Bu bağlamda yapay zeka emeğin özgürleşmesi sürecinde kritik bir rol oynar. Üretim süreçlerinin otomasyonu ve verimliliğin artırılması sayesinde insanların çalışma saatleri azaltılabilir ve daha fazla boş zaman yaratılabilir. Böylece insanlar kendilerini çok yönlü geliştirme, eğitim alma ve toplumsal faaliyetlere katılma konusunda daha fazla fırsat bulabilirler.

Yapay zekanın sosyalist bir toplumda işlevsel hale gelmesi için, üretim süreçlerinin planlanması ve yönetiminde katılımcı demokrasinin sağlanması önemlidir. İşçi konseyleri ve yerel komünler gibi katılımcı yapılar, yapay zeka uygulamalarının adil ve şeffaf bir şekilde kullanılmasını sağlayabilir. Bu tür bir düzenleme, yapay zekanın toplumsal fayda sağlama potansiyelini maksimize ederken olası olumsuz etkilerini de minimize edebilir.

Yapay Zeka ve Sosyalizmin Olanakları

Yapay zekanın kaynakların adil dağıtımı ve toplumsal refahın artırılması gibi sosyalist idealler doğrultusunda kullanılması mümkündür. Ayrıca YZ ile fosil yakıtları ortadan kaldırmak ve sürdürülebilir enerjiye geçişi hızlandırmak için de planlar yapılabilir. Bu tür bir yapay zeka fikri, aslında Sovyet araştırmacılar tarafından erken dönemlerde hayal edilmişti. Sovyet  bilim insanları bilgisayarları (ve dolaylı olarak yapay zekayı) ekonominin kaynak dağıtımını planlamak için kullanmaya büyük ilgi duymuşlardı. Bu insan planlamasına karşı bir önyargıdan değil komünizme doğru ilerleme vaadini yerine getirme çabasından kaynaklanıyordu. Sovyetler, kaynakların otomatik olarak dağıtılması ve üretimin planlanması yoluyla yurttaşların daha fazla boş zamana sahip olmasını ve işten özgürleşmesini hedeflemişti.

Komünist Parti’nin Yirmi İkinci Kongresi’nin açılışına denk gelen bir zamanda -Ekim 1961’de- Sovyet Bilimler Akademisi Sibernetik Konseyi, Komünizmin Hizmetinde Sibernetik başlıklı bir kitap yayınladı. Bu kitap, bilgisayarların ve sibernetik modellerin biyoloji ve tıptan üretim kontrolü, ulaşım ve ekonomiye kadar geniş bir alanda uygulanmasının büyük potansiyel faydalarını özetliyordu. Özellikle tüm Sovyet ekonomisi ‘birbirine bağlı çok sayıda çeşitli kontrol döngüsü içeren karmaşık bir sibernetik sistem’ olarak yorumlanıyordu. Sovyet sibernetikçiler, etkin planlama ve yönetim için ekonomik verileri toplamak, işlemek ve yeniden dağıtmak üzere çok sayıda bölgesel bilgisayar merkezi oluşturarak bu sistemin işleyişini optimize etmeyi önerdiler. Tüm bu merkezlerin ülke çapında bir ağa bağlanması, ‘ulusal ekonominin tek bir otomatik kontrol sisteminin’ oluşturulmasına yol açacaktı.

Başarılı bir matematikçi olan Viktor Glushkov, 1962’de Izvestiya’ya yazdığı bir makalede sibernetiğin sosyalist ekonomiye ‘eldiven gibi uyan’ bir doğası olduğuna işaret ediyor ve önceki girişimleri bir adım daha ileriye taşıyarak ekonomik yönetim kararlarını da otomatik olarak alınmasını öneriyor, böylece öznel faktörlerin etkisinden kurtulmanın mümkün olduğunu ifade ediyordu. Glushkov, Kiev’deki bilgisayar merkezindeki çalışmalarında geliştirdiği (Tüm Birlik Çapında Otomatik Sistem) OGAS projesi 1971’deki 24. SBKP Kongresi’nde tam anlamıyla hayata geçirilmek üzere taslak kararlar arasına girecekti. Ancak bu karar “siyasi dengelerde büyük bir oynamaya yol açacağı” gerekçesiyle geri alındı. Kruşçev ve devamcıları, sosyalizme ihanet maharetlerini bu alanda da konuşturmuş oldular.****

Geriye dönüş ihanetinin engel olduğu Sovyet araştırmacıların erken dönemdeki bu vizyonu, teknolojik atılım gerçekleştirilebilseydi kuşkusuz insanlık için onun ilginç ve farklı sonuçlarını yaşıyor olurduk. Bugünün dünyasında YZ kapitalistlerin elinde emperyalist egemenlik çatışmasıyla birleşik kârı maksimize etmek ve iş gücü maliyetlerini düşürmek için kullanılmaktadır. Emperyalist tekeller arası rekabet sadece ekonomik çıkarlarla sınırlı kalmayıp, askeri ve stratejik alanlara da yayılmaktadır. YZ teknolojilerinin askeri alanda kullanımı, siber güvenlik tehditlerini artırmakta ve yeni tür savaş stratejilerinin ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Sovyet sosyalizminin bilimsel-teknolojik atılımları, özellikle uzaya çıkış konusundaki öncü konumu, dünya tarihinde önemli bir yer tutar. Sovyetler Birliği, 1957 yılında Sputnik 1’in fırlatılmasıyla uzay çağını başlatarak bu alandaki öncülüğünü ortaya koydu. 1961’de Yuri Gagarin’in Vostok 1 ile uzaya çıkarak dünyanın ilk insanlı uzay uçuşunu gerçekleştirmesi, Sovyetler Birliği’nin uzay araştırmalarındaki öncülüğünü daha da güçlendirdi.

Bunun yanı sıra, çip teknolojisinin de ilk olarak 1960’ların başında Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nde (DDR) geliştirildiği biliniyor. Fizikçi Werner Hartmann, bugünkü Silikon Saksonya’nın babası olarak kabul edilir. 1961 yılında Dresden-Klotzsche’de “Moleküler Elektronik Merkezi”ni (AME) kurarak DDR’nin mikroelektronik hayallerini yeşertti. İlk DDR megabit çipi burada birlikte geliştirildi. Ancak bu yenilikçi teknoloji, o dönemin bürokrasisi tarafından maliyetinin yüksek bulunması nedeniyle yeterince desteklenmedi ve geliştirilmesi durduruldu. Bu durum bürokratik engellerin ve maliyet kaygılarının teknolojik ilerlemeye nasıl ket vurabileceğinin somut bir örneği olarak tarihe geçti. Bugün AME, Avrupa’nın en büyük ve en başarılı mikroelektronik bölgesinin doğduğu yer olarak kabul ediliyor.

Sovyetler Birliği’nin teknolojiyi toplumun yararına kullanma çabası ve Lenin’in elektrifikasyon vizyonu, 21. yüzyılda teknolojiyle ilişkilenme konusunda sosyalizmin güçlü bir zeminini oluştururken yapay zekanın da bu vizyonun bir parçası olarak nasıl dönüştürücü bir güç olabileceğini gösterir.

Marx’ın Komünist Toplum Vizyonu

Marx’ın Alman İdeolojisi’nde ifade ettiği komünist toplum vizyonuyla konuşacak olursak: “Herkesin başka işe meydan vermeyen bir faaliyet alanı olmadığı, ama herkesin hoşuna giden faaliyet dalında kendini geliştirebildiği komünist toplumda, toplum genel üretimi düzenler, bu da benim için, bugün bu işi, yarın başka bir işi yapmak, canımın istediğince, hiçbir zaman avcı, balıkçı ya da eleştirici olmaksızın sabahleyin avlanmak, öğleden sonra balık tutmak, akşam hayvan yetiştiriciliği yapmak, yemekten sonra eleştiri yapmak olanağını yaratır.” 

Bu vizyon, yapay zekanın ve ileri teknolojilerin devrimci-komünist ideallerle birleştiği bir dünyada bireylerin özgürce kendilerini gerçekleştirebilecekleri çok yönlü ve sürdürülebilir bir yaşamın inşası için ilham kaynağı olmaya devam etmektedir.

“Proletarya sosyalizminde ‘çalışma‘ değil, sosyalist toplumu oluşturan bireylerin kişisel gelişimleri ve zevkleri içi kullanabilecekleri zamanın ve koşulların yaratılıp geliştirilmesi anlamında ‘tembellik hakkı‘ esastır.

Kendinden önceki sömürücü sistemlerden özsel bir farklılık olarak sosyalizm bunu hedefler.

Bunun ilk adımını da, çalışmanın bir ‘angarya olmaktan çıkarılarak zevk haline getirilmesi‘, yani emekçinin kendi emeğinin ürünlerine dahi yabancılaştığı üretim tarzı ve ilişkilerinin ortadan kaldırılması oluşturur.

Proletarya sosyalizminin kurucu önderlerinden Marx, Kapital’de, komünist toplumu tanımlarken şunu söyler:

‘…Gerçekte özgürlük alemi ancak ihtiyaçlar ve dünyevi kaygılar tarafından dayatılan emeğin (zorunlu maddi üretimin -nba) bittiği yerde fiilen başlar. Demek ki bu alem, eşyanın doğası gereği, fiili maddi üretim alanının dışındadır (…) Ama gerçek özgürlük alemi, ancak söz konusu zorunluluk alemini taban yaparak gelişebilir’ 

Bu özgürlük alemine giden yolu, komünizmin alt (başlangıç) evresi olarak sosyalizm açar. Bunun ilk ve temel koşulu da -ki sosyalizmin ayırdedici yönü ve özelliğidir- Alman İdeolojisi‘nde şöyle konulur:

‘..Şimdiye kadarki bütün devrimlerde faaliyet tarzı değişmeden kalıyordu. Yalnızca bu faaliyetin başka türlü bir dağılımı, işin başka kişiler arasında yeni bir bölüştürülmesi söz konusuydu. (Oysa) Komünist devrim, bunun tersine, daha önceki faaliyet tarzına karşı yönelmiştir, emeği (yabancılaşmış emeği -nba) ortadan kaldırır ve her türlü sınıf egemenliğini sınıfların kendileriyle birlikte ortadan kaldırır.’” *****

Dipnotlar:

*V. I. Lenin, Tüm-Rusya Merkez Yürütme Komitesi ve Halk Komiserleri Konseyi’nin Çalışmaları Hakkında Tüm-Rusya Merkez Yürütme Komitesi’nin Yedinci Toplantısının Birinci Oturumunda Sunulan Rapor (https://www.marxists.org/archive/lenin/works/1920/feb/02.htm)

**K. Marx, Kapital Cilt I, sf. 282 Yordam Kitap

***SAG-AFTRA ve WGA sendikalarının AMPTP ile yapay zeka kullanımı konusundaki anlaşmaları kısaca şunları içeriyor:

SAG-AFTRA Anlaşması

  • Televizyon, yayın ve sinema prodüksiyonlarında yapay zeka kullanımı ile ilgili ayrıntılı hükümler içerir.
  • Yapımcıların, bir oyuncunun performansını tarayıp YZ ile oluşturulmuş dijital bir kopyasını kullanabilmeleri için oyuncunun izni ve tazminatı gereklidir.
  • YZ teknolojisinin, oyuncunun çalışmadığı prodüksiyonlar için bağımsız dijital kopyalar oluşturmak amacıyla kullanılmasına izin verilmez.
  • Oyuncular, eski performansları kullanarak yeni performanslar yaratmak için YZ kullanımında tazminat ve kontrol hakkı kazanmışlardır.

WGA Anlaşması

  • YZ tarafından üretilen yazılar, WGA sözleşmeleri kapsamında “edebi materyal” olarak kabul edilmez.
  • Yazarlar, YZ tarafından üretilen içerikleri kullanarak yazarlık yaptıklarında, YZ olmadan sahip olacakları tüm haklara ve ödemelere sahip olurlar.
  • Yapımcılar, yazarların işlerini tamamlamak için YZ programı kullanmalarını zorunlu kılamazlar.
  • YZ kullanımının nasıl geliştiğini tartışmak ve gözden geçirmek için şirketler ile sendika arasında düzenli toplantılar yapılacaktır. (https://www.americanprogress.org/article/unions-give-workers-a-voice-over-how-ai-affects-their-jobs/)

**** Slava Gerovitch, History and Technology-2008

***** H. Selim Açan, Sosyalizm Fil midir?, Alınteri Yayınları (https://alinteri9.org/2018/03/20/sosyalizm-fil-midir/)