Devrimci Bir Odak İhtiyacı*

315

Türkiye’de kitlelere güven veren etkili bir devrimci odak ihtiyacı her geçen gün biraz daha yakıcılaşıyor. Bu konudaki boşluk hemen her gün her alanda karşımıza çıkıyor.

“Devrimci-sosyalist olduğunu iddia eden irili-ufaklı örgüt bolluğundan geçilmezken bu da nereden çıktı şimdi” diye soran olur mu bilemeyiz. Gerçi bu haksız bir soru olmaz. Gerçekten de ortada devrime önderlik iddiasına sahip onlarca örgüt ya da çevre var. Hatta olur olmaz nedenlerle bunlara neredeyse her gün yenileri ekleniyor. Gel gör ki, hemen her gün, başımızı nereye çevirsek insanın kanını donduracak olaylarla karşılaştığımızda bile “işte bu!” dedirtecek bir tepkiyi örgütleyip önayak olabilecek tek bir devrimci-sosyalist odak yok ortada. Nicelik açısından görece ‘güçlü’ olanlar bile protestoculuğun ötesine geçen bir yaptırım gücüne sahip değil. Yapılan protestolar da devletin çizdiği sınırları pek aş(a)mayan ‘ruhunu kurtarma seansları’ olmanın ötesine geçmiyor.

Can Atalay’ın milletvekilliğinin pervasızca gasbı karşısında sergilenen güçsüzlük görmek isteyene çok şey anlatan bir örnek aslında.  Atalay, Mayıs seçiminde 75 bin 643 oy alarak Hatay’dan milletvekili seçildi. Erdoğan rejiminin kendi Anayasası’nı, seçim yasalarını ve Anayasa Mahkemesi kararlarını umursamadan bu tercihi yok sayması karşısında ne yapılabildi? Şalterlerin inmesi, on binlerin öfkeyle sokağa dökülmesi, rejimi ürkütüp geri adım atmaya zorlayacak bir toplumsal basınç yaratmak şurada dursun “bir şeyler yapılıyor” görüntüsü vermek adına düzenlenen eylemlere katılım bile parmakla sayılabilecek kadar düşüktü. Daha da vahimi, bu zorbalığa itirazı sürdürmek adına hükmü kalmamış Anayasa Mahkemesi’ne bir kez daha başvurma dışındaki yollar akla dahi gelmedi, en başta TİP buna cüret edemedi.

Gerçi bu zaaf ne salt TİP’e özgü ne de Can Atalay örneği 2000’den bu yana süren moral bozucu güçsüzlüğümüze verilebilecek tek örnek. Bu dönemin bir özelliği de görüntü ile gerçeklik arasındaki çelişkileri çabuk açığa çıkarıp sık sık yüzümüze vurması zaten. Tek örnek olmadığını -hatta reformisti devrimcisi hepimizi kesen yönleri olduğunu – bir kez daha vurgulayarak meramımızı TİP örneği üzerinden anlatmaya devam edelim.

(…)

Türkiye’de bugün militan devrimci bir odağa ihtiyaç olup olmadığı konusunu tartışırken uzun boylu teorik açıklamalar yerine gözümüzün önünde olup bitenler üzerinden ilerlemeyi denemek belki daha anlaşılır ve ikna edici olur.. Mesela Erzincan İliç’te yaşanan korkunç felaket/katliam üzerinde bir durup düşünelim.

(…)

İliç örneğinde karşımıza çıkan manzarayı emeğin ve doğanın hayasızca sömürülmesinden Kürtlere yapılan zulme, kadın cinayetlerinden çocuklara tecavüzün sıradanlaşmasına, ırkçılığın ve dinci gericiliğin gemi azıya almasından vurgunun, talanın, ahlâki çürümenin  tavan yapmasına… kadar toplumsal yaşamın her alanında, her gün adeta her saat görüyoruz. Ortada neredeyse her şey var, bir tek umutsuzluk ve karamsarlık içindeki kitlelere güven ve umut verecek devrimci sosyalist bir çekim merkezi yok! Devrimci bir odak ihtiyacı işte bu boşluktan kaynaklanıyor!..

Nasıl dolduracağız peki bu boşluğu?.. Aklın gösterdiği yol açık aslında: Aynıların – daha doğrusu temel esaslar konusunda birbirlerine en yakın olanların- aynı, ayrıların ayrı yerde toplanıp öbekleşmesi!.. Bir nev’i sadeleşme. Bu bile bir ilerleme olacak.

Devrimci örgüt fikrine düşmanlaşmış olanların iddia ettikleri gibi bunun önündeki en büyük ya da başta gelen engel birilerinin “koltuk merakı” değil. Kimilerinde o da var veya olabilir. Ama asıl engel başka yerde. Gözümüzün önünde olup biten kan dondurucu olay ve gelişmelere dahi doğru dürüst tepki verilemez hale gelinmesinin başta gelen nedeni, 2000 sonrası sürüklenilen ‘etkisiz eleman’ konumunun içselleştirilmiş olması. Devrimi örgütleme iddiasının silikleşip kaybolması. Göreli üstünlükler ve göreli başarılarla yetinen sinsi bir konformizmin bilinçleri ve ruhları teslim almış olması. Önce bu konularda bir silkinme gerekiyor. Devrime öncülük misyonunun anlamını hatırlayıp insanlığın sosyalizme ihtiyacının yakıcılığı tenimizde hissetmek gerekiyor. Elimizi çabuk tutmaz daha fazla gecikirsek gelecek kuşaklar tarafından nasıl anılacağımızı düşünerek ürpermemiz gerekiyor. Tepeden tırnağa bu silkinmeyi bir başaralım, görün bakın gerisi nasıl ‘kolay’ geliyor!..

*Bu yazının tamamı 24.02.224 tarihinde Alınteri’nin internet sitesinde yayınlanmıştır. (https://alinteri9.org/2024/02/24/devrimci-bir-odak-ihtiyaci/)