Bir savaş meydanı olarak İnternet

D. Emrah Zıraman
İnternetin sermayesinden sermayenin internetine
1957 yılında Sovyetler Birliği’nin Suputnik’i uzaya göndermesinin ardından 1958 yılında ABD, DARPA (The Defense Advanced Research Projects Agency – Savunma İleri Araştırma Projeleri Ajansı) adı verilen bir ordu kurumunu kurdu. Soğuk Savaş’ın da etkisine bağlı olarak ABD, Sovyetler Birliği ile teknoloji alanında daha da artan bir rekabet içine girdi. Bu rekabet sürecinde ABD olası bir Sovyetler Birliği işgaline karşı sürekli bir iletişim ağı kurulma çalışmalarına başlandı. DARPA öncülüğünde başlayan süreç sonunda 1968 yılında bugün internetin öncülü kabul edilen askeri bir proje, ARPA orta çıktı. Manuel Castells 3 ciltlik “Enformasyon Çağı” adlı çalışmasında ARPA’yı “bir ölçüye dek düşmanın gücüne, hareket kabiliyeti ve arazinin bilgisiyle karşı koyabilmek için gerilla güçlerini çok geniş bir araziye yayılmasını öngören Maocu taktiklerin elektronik bir dengi…” olarak yorumladı.
İnternet ortaya çıkmasından kısa bir süre sonra (1971’de) internet kullanımının sivil ve askeri olarak ikiye ayrılması sonrasında siviller, Castells’in “Moacu taktik” benzetmesini sürekli kanıtlarcasına internet araç ve uygulamaları geliştirdi. Bugün negatif anlamda kullanılan hackerların 1. kuşağındaki bilgisayar mühendisleri, matematikçiler, teknisyenler e-mailden modeme kadar, bugün bilgisayar ve internetin ayrılmaz parçası olan bileşenleri ürettiler.
Kabaca 1980’lere kadar geçen bu süreçte internet programlama ya da kodlama diline aşina kullanıcıları zorunlu kılan bir yapıya sahipti. İnternetin ortalama kullanıcısının da belirli bir düzeyde bilgisayar bilgisi içermesinden dolayı, internet kapitalizmin odağına girinceye kadar “gerilla” özelliğini de korudu.
İnternetin kurucu babası olarak kabul edilen Licklider, 1963’te kendisine yöneltilen “özel sektörün ARPA projesinde neden yer almadığı” sorusuna “özel sektör yapmaya değecek olduğunu düşünürse zaten yapar” biçiminde cevap verdiği söylenir.
Sermaye bilgisayar ve internetin ihtiyaç duyduğu parçalar haricinde doğrudan internetle ilgilenmesi 1980’lerde başladı. İşlemcilerin güçlenmesi ile birlikte kişisel bilgisayar üretiminin (PC’nin) gelişmesi ve ucuzlaması; iletişim araçlarının gelişmesine paralel olarak internet özel ve özerk olarak artık sermayenin ilgisini çekmeye başladı.
Öyle ki sermaye internete çift yönlü saldırarak onunla ilgilenmeye (!) başladı. Sermaye ilk saldırısını Avrupa üzerinden gerçekleştirdi. Her ne kadar internetin tarihi ARPANET ile ABD’de başlatılsa da, 1970’lerde Avrupa da CYCLADES adıyla kendi ağını kurmuştu. Ancak Avrupa posta tekellerinin Fransa’da internet araştırmalarını engellemesi ve ABD-Avrupa arasındaki internet sağlayıcı olan IBM Avrupa tarafındaki internet gelişmesini engelleyerek internette ABD sermayesinin başat güç olmasını sağladı.
Sermayenin ikinci saldırısı özellikle ABD’de güçlü olan özgür yazılım/açık kaynak hareketine karşı gerçekleşti. Bu hareket interneti de kapsayacak biçimde bilgisayar uygulamalarının ücretsiz ya da açık kaynak kodlu olması gerektiğini savunur. 1. nesil hackerlar 1990’ların sonunda Linux’u geliştirerek internetin genele yayılmasını sağladılar. Ancak açık kaynak hareketi bilgisayar ve internettin her bir zerresini artı-değer için kullanmak isteyen sermayeyi ciddi biçimde rahatsız etmeye başlamıştı bile. Öyle ki Microsoft CEO’su Steve Balmer’ın 2001 yılında “LINUX, dokunduğu her şeyi sezmek için kendisini bir fikri mülkiyetin içine eklemleyen bir kanserdir.” diyebilmişti çekinmeden.
html: İnternetin çağ atlaması
Sermayenin internet üzerinde çarpışa çarpışa edindiği üstünlük 2001 yılında “dot-com” şirketlerinin ABD borsasında 5 milyon dolar kaybetmesi ile kısa bir süreliğine de olsa sarsıldı. Ancak bilgisayar ve internet teknolojilerindeki sürekli gelişim internet sermayesinin hem kısa zamanda toparlanmasını hem de internette yeni olanaklara ulaşmasını sağladı. Yeni olanaklar ise interneti kimsenin hayal edemeyeceği biçimde toplumsallaştırdı.
İnternetin dönüm noktalarının başında Tim Bernes Lee’nin html kodlarını üretmesini koyabiliriz. Lee’nin kodlaması sayesinde bugün çok aşina olduğumuz biçimde bir web sayfasında ses, görüntü ve yazı aynı anda yerleştirilebilir oldu. İkinci etkisi ise html sayesinde tartışma odalarından, haber-tartışma gruplarına kadar ayrı ayrı uygulamalar tek bir web sayfasına yerleştirilebildi. html kodlamasının internette açtığı esasa çığır kullanıcı düzeyinde gerçekleşti. html öncesinde internete girmek ve kullanmak için orta seviyede de olsa bir bilgisayar bilgisi gerekirken html ile birlikte “temel bilgisayar becerisine” sahip herkes internete girebilir, interneti kullanabilir hale geldi.
Web 1.0 (veya www- ye atfen W3) olarak da adlandırılan bu süreç ile birlikte daha çok insan internete bağlanmaya başladı. Buna paralel olarak internetin içeriği de büyümeye başladı. W3 ile birlikte sermaye sadece PC üretimi, internet teknolojisi ile sınırlı kalmadı. W3 ile doğrudan bağlantılı tarayıcı (Altavista, İnternet Explorer), arama motorları (Altavista, Yahoo, Google), web mail ( Hotmail, Gmail), teknolojileri ile internet çağ atlarken, sermayede bu sıçramadan sonuna kadar nasiplendiği gibi günümüzde de bu nasiplenme devam ediyor.
Savaşın Toplumsallaşması: Web 2.0’dan günümüze
html kodlamasının açtığı yoldan ilerleyen teknoloji sermayesi yeni kodlama biçimleri (PHP, CSS, SQL ve bir çok dilleri) geliştirildi. Bu gelişimin “embiryo” hali 1999’da Web 2.0 olarak tarif edilmeye başlandı. 2000’lerin başlarından günümüze kadar gelen süreçte Web 2.0 içinde yer aldı.
Web 2.0’ın, Web 1.0’dan farklı pek çok özelliği olmasına rağmen onu öncülünden ayırt eden en önemli özelliği, Twitter’dan İnstagram’a, Facebook’tan Youtube’a kadar en popüler uygulamaların “kullanıcı tarafından oluşturulan içerik” (User-gererated content) ile var olmasıdır.
Bu uygulamaların sayfalarının tasarımları şirketler tarafından üretilse bile, temelde tabula rasa ( boş levha) gibidirler. Her bir kullanıcı kendisine kullanması için tasarlanmış bu boş levhaları doldurarak, günümüzde sosyal medya olarak adlandırılan internet uygulamalarının esas üretici haline geldiler.
Sermayenin mutlu mesut olduğu Web 2.0, ortaya çıkışından çok kısa bir süre sonra kimsenin beklemediği, tahmin etmediği toplumsal bir nitelik kazandı. 2010’dan sonra patlak veren Arap Baharı, Kuzey Londra Ayaklanmaları, Mısır Devrim’i, Gezi İsyanı’nda Web 2.0’daki sanalın toplumsallığı birden bire gerçek toplumsallığın sanaldaki varoluşuna dönüştü.
Özellikle sosyal medya uygulamaları isyanın, ayaklanmanın temel parçalarından, örgütleyicilerinden birisi haline geldi. Antony Giddens -internetin işlevine aşırı bir vurgu yapsa da- bu süreci “kurmak istedikleri kaderle belirledikleri kör bir randevuya” giden insanların “siber-uzamın güvenliğinden çıkıp…kendi tarihlerini yapma haklarını talep ediyorlardı” biçiminde tarif eder.
2010’dan sonra meydana gelen ayaklanma ve isyanların internet ile ilişkisinde de her birinin kendine has tarihi, süreci ve özellikleri vardır. Ancak ortak özellikleri sermayenin ve devletlerin internetin “özgürlük” alanı olduğuna dair söylemlerine rahmet okutacak pratikler sergilemeleridir. 2011 Kuzey Londra Ayaklanması’nda Twitter ayaklananların örgütlenmesine, haberleşmesine ket vurmak için neredeyse sokak sokak veri trafiğini keserken, Gezi İsyanı sürecinde devlet Telekom aracılığı ile internet bant genişliğini daraltmıştı.
Günümüzde sınıflar arası, sınıf içi savaşlar bağlamında internetin toplumsallığının geldiği düzey özellikle iktidarları sürekli diken üzerinde oturtacak düzeydedir. Bu diken(ler) Facebook’un ABD seçimlerini etkilemek için kullanıcıları yönlendirmesinden, Türkiye’de (olduğu gibi) hükümetin propaganda yapabilmek için on binlerce boot hesap (sahte hesap) kullanmasına kadar geniş bir alanı kapsamaktadır.
Sermaye Facebook’un Meta Evren projesinde olduğu gibi insanlığı sanallık-gerçeklik arasında şizofrenik bir noktaya çekmeye çalışmaktadır. Sosyal medya uygulamaları aracılığı sermaye insanlığı telefon-bilgisayar bağımlılığına doğru iterken sonuçlarını zerre düşünmüyor. Bu bağlamda sermaye rekabet adına kendi içinde kayda değer bir savaş yürütüyor. Sermayenin internetteki kendi bu iç savaşında, teknoloji alanında çalışan işçilerle savaşımını da ihmal etmiyor. Kovid-19 ile birlikte işten çıkarmalardaki artış 2022 yılında 2021’e göre yüzde 13 artışla yaklaşık 364 bine ulaştı bile.
İnternetin sanallık-gerçeklik ilişkisi önemli bir tartışma noktasıdır. Çubuk uzun zamandır sanal lehine bükülmüş olsa da 2010’dan sonraki ayaklanma, isyan sürecinin gerçekliği hem iktidarların hem de kitlelerin hafızasında tazeliğini korumaktadır. Taraflar bir sonraki savaşa öyle ya da böyle hazırlanıyor. İnternetin “fişi” şimdilik sermaye ve devletin elindedir. Ancak fişi kimin çekeceğini -her zaman olduğu gibi- belirleyecek olan da gerçek kitleler olacaktır.
Kaynakça:
Castells, Manuel , Enformasyon Çağı: Ekonomi Toplum ve Kültür, Cilt: 1, İstanbul,
İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2008
Castells, Manuel, İsyan ve Umut Ağları: İnternet Çağında Toplumsal Hareketler,
İstanbul, Koç Üniversitesi Yayınları, 2012
Dünya Gündemi, İşten çıkarma dalgası tüm sektörlere yansıdı, Ocak 2023
https://www.dunya.com/gundem/isten-cikarma-dalgasi-tum-sektorlere-yansidi-haberi-684259
Greene, Thomas C., Ballmer: “Linux is a cancer”, 2001, https://www.theregister.com/2001/06/02/ballmer_linux_is_a_cancer/
Hauben, Michael, History of ARPANET Behind the Net – The untold history of the ARPANET or -The “Open” History of the ARPANET/Internet, Revised 6 March 2009
Han, Sam Web 2.0, London, Routledge, 2011
Martin, Oliver , The “Hidden” Prehistory of European Research Networkin,
Trafford Publishing, http://ictconsulting.ch/reports/european-research-internethistory.
Pdf , 2012
O’Reilly, Tim, “Web 2.0 Compact Definition: Traying Again”, 2006 http://radar.oreilly.com/2006/12/web-20-compact-definition-tryi.html
Smith, Kalen, “History of the Dot-Com Bubble Burst and How to Avoid Another”, https://www.moneycrashers.com/dot-com-bubble-burst/
Wikipedia ( İngilizce) , DARPA maddesi, https://en.wikipedia.org/wiki/DARPA