Tarihsel ya da güncel süreç ve olaylara yaklaşımda Marksizm-Leninizm’in ‘sınıf tavrı’ olarak tanımladığı yaklaşım, ‘düşünerek’ yaptığınız çözümlemelerden de önce verdiğiniz ilk tepkide somutlanır. Söz konusu olay ya da olguya neleri baz alarak nasıl yaklaşmaktasınızdır? Yaptığınız değerlendirme ve tepkilerinizle uzlaşmaz sınıf düşmanlarınızın yaklaşımları arasındaki sınır çizgileri belirgin ve açık mıdır? O ana kadar diliniz ne söylerse söylesin gerçekte nerede durduğunuz, iddialarınızı ne kadar içselleştirip davranışlarınıza ne ölçüde yön verdiği bu reflekste kendini gösterir.
Örneğin bir burjuva ya da küçük burjuva liberal, militan bir eyleme hatta devrimlere bakarken bile gerçekleşenin tarihsel-siyasal anlamından da önce onun gerçekleşmesi sırasında tanık olunan “aşırılıklara” kafayı takar. Her şeyi bunlara indirger ve onu bu odaktan yargılar. Fransız Devrimi’nde önce -hatta sadece- giyotini görür. Ekim Devrimi söz konusuysa Çar ve ailesinin -hemofili hastası çocukları dahil- apar topar kurşuna dizilmelerinden başlar açıkça ya da içten içe “tarihin olağan akışına zorbaca müdahale” olarak gördüğü bu muazzam tarihsel eylemi Lenin döneminde başlayan “aşırılıklar” odağından yargılar.
(….)
(Bu tutum) şu günlerde karşımıza başını Hamas’ın çektiği Filistin Direnişi’nin İsrail siyonizmine unutulmaz bir moral, askeri ve siyasi darbe indirdiği Aksa Tufanı harekâtına yaklaşım sırasında çıktı. (…)
Liberalinden sosyalistine, fanatik Kemalistinden Kürt yurtseverine kadar ‘ilginç’ bir yelpaze ortaya çıktı bu konuda. Yaklaşımlarına yön veren parametre kör -ve yüzeysel- bir Sünni İslam karşıtlığı. Bunların ki kaba materyalist diyebileceğiniz genel bir ‘din düşmanlığı’ da değil. “Sevgi dini” olarak pazarlanan Budizm dahil bütün dinlerin fanatiklerinin kendileri dışındakileri karşı yaklaşım ve pratikleri hakkında bilgi sahibi oldukları söylenemez. Dinci gericilikten sadece siyasal İslamı anlıyorlar, akıllarına da IŞİD, El Kaide, Taliban vs. geliyor.
İkinci olarak dünyaya sadece Türkiye odağından bakıyorlar. Filistin sorunu ve direnişinin nedeni ve tarihsel gelişim seyri konusunda cehalet paçalarından akıyor. Konuya ilişkin güncel gelişmelere dair bilgi ve algıları da kırık-dökük ve sığ. İki saat içinde beş binin üzerinde roket fırlatarak İsrail’in “delinemez” diye güvendiği hava savunma sistemini (“Demir Kubbe”) felç eden bir askeri harekâtın arkasında kim bilir kaç yıllık (ve ustaca) bir hazırlık olabileceğini düşünmek akıllarına gelmiyor örneğin; onun yerine, büyük stratejist pozları takınarak bu işin içinde bile “Ortadoğu’yu karıştırarak Rojava’yı işgal ortamı yaratmak isteyen” Tayyip Erdoğan rejiminin parmağını arıyorlar.
İsrail’in boğucu baskı ve terörü yanında içten içe çürüyerek tükenişin eşiğine gelmiş olan Filistin Direnişi’nin bu ‘beklenmedik’ silkinişi, zamanlama bakımından manidar olmasına manidar ama bu mana, Türkiye ve Tayyip Erdoğan’dan başka ‘kuş’ tanımayanların iddia ettikleri gibi Erdoğan rejimiyle Hamas arasındaki ideolojik yakınlık ve hamilik ilişkilerinin devreye girdiği bir kışkırtmadan kaynaklanmıyor. “Neden şimdi” sorusunun yanıtı -onlarca yıldır yaşananların yarattığı tarihsel acı ve öfke birikimi temelinde- “Filistin sorunu”nu Siyonizm lehine bitirecek mengenenin kapanmak üzere oluşunda aranmalı.
(…)
Siyonist ve emperyalist propaganda, Siyonist saldırganlığın karizmasını fena halde çizen son hamleyi ısrarla Hamas ve İslami Cihad’ın dinsel nedenlerle kalkıştığı gerici bir eylem olarak gösterme çabasında. Sorunun özünü ve nedenlerini perdeleme çabasından kaynaklanan bu propaganda, dünya kamuoyundaki ‘İslami terör’ korkusu ve tepkilerine hitap ederek Filistin Direnişi’ni ve Aksa Tufanı’nı lekeleyip gözden düşürmeyi hedefliyor. Emperyalist-siyonist psikolojik savaşın bu taktiğinin tutmadığı söylenemez. Bunu, Türkiye’deki andığımız cephenin genişliğinden de görebiliriz.
(…)
Tekrar vurgulayalım, mesele, harekât sırasında işlenen bu insanlık suçlarına tavır alıp almamak değildir. Olağanüstü eşitsiz koşullarda, olağanüstü bir gizlilik becerisi yanında olağanüstü sayılması gereken bir teknik beceri sergilenerek yürütülen kapsamlı bir hazırlık ve plânlama sonucu İsrail’in gelişkin teknolojiye dayalı istihbaratını ve askeri gücünü madara edecek ölçüde başarılı bir askeri ve siyasi hamleyi salt bu savaş suçlarından ibaret görüp görmemek sorunudur.
Bunlardan ilki devrimciliğin de insanlığın da doğal gereğidir ama gerçekte aptalca bir İslam ve Arap karşıtlığından kaynaklanan ikincisi gönüllü ya da fiilen İsrail yandaşlığından başka bir anlama gelmez.
* Bu yazı, 16 Ekim 2023 tarihinde alinteri9.org sitesinde aynı başlıkla yayınlanmış makalenin özetidir. https://alinteri9.org/2023/10/16/pusulayi-sasirmak-2/